“Kadınlar Değil Ev Kadınları!” ifadesi o kadar sığ, aşağlayıcı ki; arka planda saklanan bakış açısının tezahürünü görüyorsunuz. Ve soruyorsunuz “Bu nasıl bir sınıflandırma, sınıfsal ayrıştırma?”
Kadınlarımızın EV Kadını olarak kendi evlerinde ya da bir ofis ortamında hizmet üretmesi arasında ne fark olabilir?
Yaşam tarzı tercihi veya yaşamın getirmiş olduğu şartlarla bir kadını çalışma şekli üzerinden ayrıştıran bir anlayış olabilir mi? Bunu ifade eden Büyükşehir Belediye Başkanının vizyonu olabilir mi?
Konuştukça içlerinde gizledikleri gerçek duygu ve düşünceler açığa çıkıyor.
Sabahın erken saatlerinden başlayan (minik bebekli anneler için artık gece/gündüz de ayırt edilmiyor) gecenin geç saatlerine kadar evin ekonomisi başta olmak üzere, çocukların kişisel gelişimi ve yuva olmanın bütün ağır yüklerini omuzlayan ev kadınlarımız hiçbir şekilde ayrıştırmaya ve sınıfsal şiddete tabi tutulamaz.
Ev kadınlarımızın pek çoğu sizin gibi kışın kayak tesislerinde, yazın yatlarda tatil yapma imkanı bulamadan; hasbelkader bir tatile gitse de orada dahi gamsız kedersiz rahat bir tatil yapamayacak kadar sorumluluk sahibi, işine sadık insanlar.
Milyonlarca kadınımızın aldığı sorumluluk, yaptığı çalışmalar, memleket için ettiği dualar sizin insanlara sınıfsal bakış açınızın üzerinde.
Kadınları oy tercihi üzerinden ayrıştırıp neyi sorguladığınızın farkında mısınız?
Şimdi kimden özür diyeceksiniz? Dünya Kadınlar Gününde, kadınları aşağılayan bu tavrınızı hangi ambalaja sarıp servis edeceksiniz?