Kadına ve Sağlık Çalışanlarına Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Teklifi Üzerine Konuşma

TBMM – Ankara

 Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; kadına karşı şiddet ve sağlıkta şiddetle mücadele kapsamında yapılması öngörülen değişiklikler hakkında 109 milletvekili arkadaşımızın imzasıyla hazırladığımız 17 maddeden oluşan kanun teklifimiz üzerine Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulumuzu ve bizleri izleyen değerli vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, köklü medeniyet mirasımızın engin öğretileriyle çocuklarını titiz bir şekilde yetiştiren, onları geleceğe itinayla hazırlarken iyi birer insan olmaları için hayatlarını vakfeden o elleri öpülesi mübarek analarımızın ve ninelerimizin Anneler Günü’nü de bu vesileyle kutluyorum.

Merhametin giderek azaldığı, azgınlıkların ise çoğaldığı bir dünyada Türkiye, karanlıklar içinde âdeta bir kandil misali etrafını aydınlatan, umutları yeşerten güvenli bir belde konumundadır. Bilindiği üzere, bugüne kadar her ne acı hadise yaşanmış ise asla bir müsamaha ya da zafiyet göstermeden üzerine kararlılıkla gittik; hiç şüphe yok ki bundan sonra da tek bir şiddet hadisesi dahi kalmayıncaya kadar bu yoldaki kararlı mücadelemize devam edeceğiz. Ancak biliyoruz ki şiddet, hem uluslararası hem de ulusal düzeyde alınan tedbirlere rağmen varlığını devam ettiren evrensel bir olgu. Dünya Sağlık Örgütünün son verilerine göre dünya genelinde her 3 kadından 1’i fiziksel, psikolojik, cinsel ve ekonomik açılardan şiddete maruz kalıyor. Bu şiddet türlerine günümüzde sanal şiddet de eklenmiş durumda. Şiddet konusu öyle istatistiksel verilerle geçiştirilecek basitlikte bir konu değildir. Söz konusu insan hayatı olduğunda, bizim siyasi anlayışımız her zaman, dünya bir yana, o canın korunması, yaşatılması bir yana olur. İletişim çağının gereği, geçmişte kamuoyunun bilgisine getirilmeyen, yok kabul edilen, kendi yalnızlıkları içinde sessizce yaşanan tüm acı hadiseler ve şiddet saldırılarının önemli bir kısmı artık dijital imkânlarla saniyeler içinde milyonlara ulaşabiliyor. Bundan dolayıdır ki zaman zaman geçmişte daha az şiddet vakaları oluyormuş gibi kamuoyunda yanlış bir intiba oluşabiliyor. Yaşanan acılar üzerinden sığ bir siyasetin yapılması, vakaların azlığı ya da çokluğuyla eleştirilerin veya övünç kurgularının yapılması asla doğru değildir, insani değildir, ahlaki değildir. Bizler ne kadar kanun çıkarırsak çıkaralım şiddet eğilimi olanların tam olarak engellenmesinin, önceden tespit edilmesinin, toplumdan izole edilmesinin her zaman mümkün olmadığı malumlarınızdır. Hükûmetlerimiz kararlı ve kapsamlı uygulamalarıyla pek çok alanda önemli merhaleler katetmiş olsa da yaşanan her bir acı hadisenin ulaşılan pek çok olumlu gelişmeyi de ister istemez perdelediği de bir hakikattir.

Bugüne kadar her zaman konu gelip şiddete dayandığında ateşin düştüğü her bir haneye, acı vakaya tek tek odaklandık, yakınlarını ziyaret ettik ve sonradan o mazlumun ve mağdurun sesi olmaya özen gösterdik. Ankara’mızda ikamet eden, samuray kılıcıyla hunharca katledilen Başak Cengiz’in annesi Beyhan annenin acısını paylaşmaya gittiğimiz ilk günde ellerimizi tutarak böyle bir kanun çıkartmamızı istemiş ve faillerin cezalarının arttırılmasının kızını geri getirmese de en büyük isteği olduğunu söylemişti. Anneler Günü’nde yaptığımız ziyarette paylaştık, kanunun bu hafta geliyor olmasından dolayı mutlu olduğunu ifade etti; yaşamı boyunca şiddetle mücadele eden Başak’ın isminin de bu konuda öncülük etmesi bir nebze olsun içini rahatlatmış. Buradan Beyhan annemizin şahsında şiddetle mücadeleye gönül veren tüm kadınlara saygılarımı sunuyorum.

Sayın başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde yıllardır kadına yönelik şiddetin tamamen ortadan kaldırılması için birçok önlem alınmış, yapılan çalışmaların tümü kadınların hak ve özgürlüklerinin ihlalinin önlenmesine ve bu tarz fiillerin sorumlularına gecikmeksizin gerekli yaptırımların uygulanmasına yöneliktir. Şiddetle mücadele ancak toplumun taamamının iştirakiyle ve samimi katkısıyla başarıya ulaşabilir. Son yirmi yıldır sadece ülkemizde değil, tüm dünyada fesadın ve merhametsizliğin bitmesi tam aksine iyilik ve merhamet rüzgârlarının esmesi için Genel Başkanımız Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ve partimizin yoğun ve gayretli çabaları bundan sonra da artarak devam edecektir. İnsanlık tarihinin ilk şiddet vakası Habil ve Kabil’den itibaren kan ve gözyaşıyla yazılmış vahşet, şiddet ve kavgalar yeryüzünde devam ediyor. Allah’ın bahşettiği canlara bir daha kimsenin kıymaması için Gazi Meclisimiz, Hükûmetimiz, mahallemiz, komşumuz, kimin eli nereye kadar uzanıyorsa bu acımasız ve aşağılık ruhlarla mücadele ederken kanuni düzenlemelerle daha da caydırıcı adımları hep birlikte atmış olacağız. Bu mücadelenin uzun soluklu sabır ve toplumsal mutabakat gerektiren bir süreç olduğunu hepimiz biliyoruz. Nedenleri ve sonuçları itibarıyla değerlendirdiğimizde kadına yönelik şiddet sorunuyla mücadelede çok yönlü, bütüncül ve disiplinler arası bir bakış açısına ihtiyaç olduğunu görüyoruz. Bunun içindir ki kadına yönelik şiddetle mücadelede toplumsal bir mutabakat ve uygulama birliği sağlamak için gereken öncelikli politikaların belirlendiği üç ulusal eylem planı başarıyla hayata geçirildi, geçen yıl da 4’üncü 2021-2025 yıllarını kapsayacak şekilde açıklandı. Bugün hedefler doğrultusunda çalışmalar devam etmekte. Şiddetle topyekûn mücadele anlayışının tüm plan, program ve politikalara yerleştirilmesi benimsenerek kurumlar arası iş birliğinin geliştirilmesi için Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımızın koordinasyonunda Adalet, İçişleri, Millî Savunma, Millî Eğitim ve Sağlık Bakanlıkları ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında protokoller imzalandı. Bu çerçevede, her bir Bakanlık tarafından farkındalık oluşturmaya yönelik eğitimler, veri entegrasyonu çalışmaları, kadın-erkek eşitliğine duyarlı planlama ve bütçeleme gibi pek çok proje gerçekleştirilmeye devam ediyor.

2002 yılından bu tarafa, yeni Medeni Kanun’dan İş Kanunu’na, Anayasa’nın 10’uncu maddesine eklenen “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir.” hükmüne kadar, cinsiyete dayalı ayrımcılığı her alanda ortadan kaldırmak için birçok düzenlemeler yaptık. Türk Ceza Kanunu’nda, töre ve namus nedeniyle işlenen cinayetleri ağırlaştırılmış suç kapsamına alarak töre cinayetlerinin önüne geçtik. Yine, aynı yıl “Aile içi ve kadına karşı şiddet suçtur.” ilkesi getirilerek ilk olarak cinsel saldırı suçunun temel şekli tanımlandı. 2010 yılında yapılan son değişikliklerle pozitif ayrımcılık hususunu da içeren, barındıran oldukça güçlü bir düzenlemeyi hayata geçirdik. Bizim kadına yönelik şiddetle mücadelemiz İstanbul Sözleşmesi’yle başlamadığı gibi bu sözleşmeden çekilmeyle de bitecek değil.

Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesinde 6284 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesi önemli bir dönüm noktasıdır. Türkiye, bu kanunla dünyada kadına yönelik şiddetle mücadelede en kapsamlı ve en etkili mevzuata sahip ülkeler arasında ilk sıralara çıkmıştır. Uygulamadaki neticeler, kanunun gerçekten bu yürek yakıcı meselenin çözümünde çok önemli mesafeler katetmemizi sağladığını bize gösteriyor. Her şeyden önce kanun, ırk, renk, cinsiyet, tabiyet, dil, din, statü, medeni hâl, engel durumu, hastalık gibi ayrımlar gözetilmeksizin şiddete uğrayan veya uğrama tehlikesi bulunan tüm kadınları, çocukları, erkekleri ve tek taraflı ısrarlı takip mağdurlarını korumayı amaçlıyor. Geniş yelpazesiyle kanun herkesi koruma kapsamına alıyor. Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra çok sayıda düzenleme yapıldı, kamusal yapı oluşturuldu. Bu doğrultuda, şiddete uğrayan veya uğrama ihtimali bulunan kadınların korunması için konukevleri açılmasından izleme merkezleri kurulmasına, psikolojik ve maddi destekten uzaklaştırma işlemlerine kadar pek çok tedbir hayata geçirildi. Sadece 81 ilimizde kurulmuş olan Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri, ŞÖNİM’lerden bugüne kadar 1 milyonun üzerinde vatandaşımızın yararlanmış olması atılan adımların faydasını göstermeye yeterlidir. Ayrıca, İçişleri Bakanlığımızın uluslararası ödül alan ve bugün 3 milyondan fazla indirilen Kadın Destek Sistemi, KADES uygulaması hayati önem taşıyan bir uygulamadır. Cumhurbaşkanımızın da sıklıkla ifade ettiği “şiddete sıfır tolerans” ilkesi çerçevesinde yapılan bu düzenlemeler, ulusal eylem planları ve hayata geçirilen uygulamalar kadına karşı her türlü ayrımcılığa karşı duruşumuzun ve şiddet eylemlerine karşı hassasiyetimizin bir göstergesidir.

Üzerinde durmamız gereken diğer önemli bir konu sağlık çalışanlarına yönelik şiddettir. Dünyada önemli bir sorun olan sağlıkta şiddet, Dünya Sağlık Örgütü tarafından uluslararası düzeyde öncelikli olarak ilgilenilmesi, müdahale edilmesi ve politikalar geliştirilmesi gereken bir konudur. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet, sadece bireyler üzerinde fiziksel, ekonomik veya ruhsal etkiler göstermemekte aynı zamanda, sosyal dokumuza da zarar vermektedir. Biliyoruz ki hiçbir acı, hiçbir mazeret sağlık kahramanlarına karşı gerçekleştirilen şiddet eylemlerini meşrulaştıramaz. Buna kesinlikle müsamaha gösteremeyiz.

Sağlık çalışanlarına yönelik şiddetle mücadelede önleyici hukuk sistemlerinin geliştirilmesinin yanı sıra cezai düzenlemelerin yapılması da son derece önemli olduğundan, 2002 yılından bu yana, sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi ve sağlık çalışanlarımıza yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla birçok adım attık. Bakanlık tarafından sağlık çalışanlarına hukuki destek verilmekte olup Mayıs 2012 itibarıyla, Beyaz Kod uygulamasının başlamasıyla, şiddet vakalarının kayıtları ve istatistikleri yapılmaya başlanmıştır.

Şiddetle mücadele kapsamında, Sağlıkta Şiddete Sıfır Tolerans Eylem Planı hazırlanmıştır. Bu kapsamda, sağlık çalışanlarımıza yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla kasten yaralama suçunun katalog suç kapsamına alınması suretiyle faillerin tutuklanabilmelerine imkân tanıdık.

Yine, şiddetin vuku bulduğu sağlık kurum ve kuruluşlarında faile veya yakınına, mağdur sağlık çalışanımızın yerine başka bir sağlık personelinin hizmet verebilmesi güvencesini getirmiş olduk.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu teklifi hazırlarken milletimizin hassasiyetlerini en üst düzeyde dikkate alarak çalışmalarımızı titizlikle yürüttük. Bu kanun teklifiyle, öncelikli olarak, kamuoyunda çok tartışılan, vicdanlarımızı yaralayan, mahkemelerdeki iyi hal indirimi uygulamalarının önüne geçmeyi hedefliyoruz. Türk Ceza Kanunu’nun 62’nci maddesinde yaptığımız düzenlemeyle, takdiri indirim nedenlerinin ucu açık biçimde uygulanmasının önüne geçerek maddenin uygulama alanını sınırlandırıyoruz. Failin, samimi pişmanlık içermeyen, duruşma sırasında sadece mahkemeyi ve hâkimi etkilemek için yaptığı şeklî tavır ve davranışları, duruşma sırasındaki rol yapmalarının takdiri indirim nedeni sayılamayacağına dair bir hüküm getiriyoruz. Yani bu düzenlemeyle kamuoyunda kravat takmak, takım elbise giymek, boyun bükmek ve benzeri hususlar nedeniyle indirim yapıldığı algısı ortadan kaldırılmış oluyor. Bu vesileyle biz siyasetçiler olarak her türlü kararlı adımları tavizsiz bir şekilde atarken mevcut ve gelecek olan yasal düzenlemeler ile yüce yargı mensuplarımızın da kanun maddelerine göre uygulamalarında caydırıcı ve tavizsiz hükümleri vermelerini bekliyoruz. Ayrıca, kadına karşı şiddetle daha etkin mücadele edilebilmesi ve caydırıcılığın sağlanması amacıyla nitelikli hâl düzenleme kapsamında suçların kadına karşı işlenmesi hâlinde cezaların artırılması sağlanacak, bu kapsamda kasten öldürme suçunun cezası müebbet iken ağırlaştırılmış müebbet hapse, kasten yaralamanın cezasının alt sınırı dört aydan altı ay hapse, tehdit suçunun cezası altı aydan dokuz ay hapse, işkence suçun cezası üç yıldan beş yıl hapse, eziyet suçunun cezasının alt sınırı iki yıldan iki yıl altı ay hapse çıkartmış oluyoruz. Özellikle, kadın sağlık çalışanlarına karşı şiddet eylemleri bakımından cezaları önemli ölçüde artırıyoruz. Ayrıca, kamu hizmetlerinden yararlanma hakkının engellenmesi suçunun konusu sağlık hizmeti olması hâlinde verilecek cezanın altıda 1 oranında artırılacağını kabul ediyoruz. Çok önemli bir konu olan ısrarlı takip fiilleri ilk defa Türk Ceza Kanunu’nda müstakil suç oluyor. Bu maddeyle ısrarlı şekilde fiziken takip etmek veya haberleşme ve iletişim araçlarını, bilişim sistemlerini veya üçüncü kişileri kullanarak temas kurmaya çalışmak fiillerinin mağdurda ciddi bir huzursuzluk oluşturmasına ya da mağdurun kendisinin veya yakınlarından birinin güvenliğinden endişe duymasına neden olması hâli suç olarak kabul edilecek. Böylece suçun temel cezası altı aydan iki yıla kadar hapis cezası olarak belirlenecek. Ayrıca suç çocuğa, ayrılık kararı alınan veya boşanmış eşe karşı işlenirse ya da mağdurun okulunu, işini, konutunu terk etmesine, değiştirmesine yol açarsa, hakkında uzaklaştırma ya da konuta, okula, iş yerine yaklaşmama tedbiri verilen kişi tarafından işlenmiş olursa bu nitelikli hâl olarak düzenlenecek ve ceza bir yıldan üç yıla kadar hapis olarak belirlenecek. Suçun nitelikli hâli bakımından tutuklama kararı verilebilecek. Israrlı takip suçu şikâyete bağlı ancak uzlaştırma usulüne tabi olmayacak. Kadına karşı işlenen kasten yaralama suçunu katalog suçlar arasına alıyoruz. Yine, kasten yaralama suçunun beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı veya canavarca hisle işlenmesi hâllerini de kataloğa dâhil ediyoruz. Ayrıca sağlık çalışanlarına karşı görevleri sırasında veya görevleri nedeniyle işlenen kasten yaralama suçunu kataloğa alarak hâkim ve savcılar bakımından görünür hâle getiriyoruz. Vekili bulunmayan özellikle şiddet mağduru olan kadınlara istemleri hâlinde baro tarafından ücretsiz olarak avukat görevlendirilmesini sağlıyoruz. Sağlık çalışanları hakkında yürütülen suç soruşturmalarında ise izin müessesesini yeniden ele alıyoruz. Hem kamu kurum ve kuruluşlarında hem de özel sağlık kurum ve kuruluşları ile vakıf üniversitelerinde görev yapan sağlık çalışanları hakkında sağlık mesleğinin icrası kapsamında yaptıkları muayene, teşhis ve tedaviye ilişkin tıbbi işlem ve uygulamalar nedeniyle soruşturma yapılabilmesini Sağlık Bakanlığı bünyesinde kurulan Mesleki Sorumluluk Kurulunun iznine bağlıyoruz. Kurulun kararlarına karşı Ankara Bölge İdare Mahkemesinin itiraz edebilme hakkı var. Mesleki Sorumluluk Kurulu, Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen bakan yardımcısı, Sağlık Hizmetleri, Kamu Hastaneleri, Hukuk Hizmetleri, Yönetim Hizmetleri genel müdürleri ve yardımcıları, “profesör” veya “doçent” unvanlı biri dahili, diğeri cerrahi branştan 2 hekim olmak üzere 7 üyeden oluşacaktır. Sağlık Bakanlığı, gelen işin niteliği ve sayısına göre başka bir bakan yardımcısının başkanlığında yeni kurullar da oluşturabilecektir. Ayrıca, devlet tarafından ödenen tazminatın ilgilisine rücusu bakımından Mesleki Sorumluluk Kuruluna yetki verilerek Kurulun yapacağı değerlendirme sonucunda rücusuna karar verilen miktar bakımından ilgili sağlık çalışanına dönülmesini sağlıyoruz. Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla derdest olan davalar bakımından rücu edilip edilemeyeceği ve rücu miktarı konusunda Kurulun karar verebilmesini de sağlıyoruz. Ümit ediyoruz ki bu kanun teklifiyle Ceza Kanunu’nda yer alacak düzenlemelerin, kadınlara, çocuklara, sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin son bulması için caydırıcı bir işlevi olsun.

Sözlerime burada son verirken gelin, yeryüzünde kin ve öfkenin, acımasızlığın ve şiddete bağlı tüm acıların son bulması için siyasi retorikleri bir tarafa bırakalım, yüce Meclisimizin bünyesinde ortak bir anlayış geliştirelim. Gelin, bir taraftan vatan, millet, bayrak ve devlet gibi ortak değerlerimize sahip çıkarken diğer taraftan inancına, fikrine, ahlakına, malına, canına, nesline sahip çıkan, hayırlı insan ve iyi vatandaş olacak bir neslin yetişmesi için dayanışma içine girelim. Gelin, sokakta, evde, iş yerinde, hastanede ya da sesini duyabildiğimiz her yerde biri şiddete maruz kaldığında derhâl ona sahip çıkacak, sağına ve soluna bakmadan cesaretle “Ben varım.” diyebilen insanlık uğruna her türlü fedakârlığı yapabilen, güçlü karakterleri olan nesillerin yetişmesi için eş güdüm içinde olalım. Yasalarımız ne kadar güçlü ve devletimiz ne kadar başarılı hamleler yaparsa yapsın iş yine dönüp dolaşıp iyi insanlardan müteşekkil sağlıklı ve bilinçli bir toplum yapısının, problemlere duyarlı bir sosyal çevrenin ve ahlaklı bir neslin yetişmesinde düğümleniyor. Devlet-millet iş birliğiyle, siyaset insanlarımızla, kanaat önderlerimizle veya sivil toplum örgütlerimizle her bir noktaya iyi insanların yetişmesi için çabalarımızı artırarak devam edelim.

Bu vesileyle, şiddet konusu gündeme geldiğinden beri, en başından beri hiçbir tavize asla izin vermeden, her türlü tedbiri ve düzenlemeyi hayata geçiren, bu önemli teklif paketinin çıkartılmasına da bizzat vaziyet eden Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a, çalışmalarımıza rehberlik edip katkılarını bizden esirgemeyen Grup Başkanımıza, Grup Başkan Vekillerimize, AK PARTİ grup yönetimimize, teklifte imzası olan Cumhur İttifakı’mızdan değerli milletvekili arkadaşlarıma, komisyonlarımızın değerli başkan ve üyelerine, ilgili bakanlarımız ve bakanlık çalışanlarımıza ayrı ayrı teşekkür ediyorum. 

Buradan yitirdiğimiz Başak Cengiz, Özgecan, Şule Çet, Emine Bulut, Asiye ve isimlerini yüreklerimizde taşıdığımız nice canlara ve pandemi dönemi dâhil olmak üzere, canları pahasına bir can kurtarmak için mücadele eden, ahirete irtihal etmiş olan sağlık çalışanlarımıza Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabırlar ve bu saldırılarda yaralanmış olanlara acil şifalar diliyorum.

Kanun teklifimizin hayırlara vesile olmasını diliyor, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Sosyal platformlarda içeriği paylaşabilirsiniz.
Share on Facebook
Facebook
Tweet about this on Twitter
Twitter

Benzer İçerikler...

Lütfiye Selva Çam